Son yıllarda sosyal medya platformlarının yükselişi ile birlikte, video içeriklerin önemi her geçen gün artmakta. TikTok, Instagram ve YouTube gibi platformlarda fenomen olma arzusu birçok kişinin hayatını riske atmasına neden oluyor. Günümüzde dijital dünyada öne çıkmak için neler göze alındığı sorusu, giderek daha fazla sorgulanan bir konu haline gelmiş durumda. Özellikle gençler, popülarite kazanmak amacıyla tehlikeli video çekimlerine yöneliyorlar. Peki, bu tehlikeli tutumun arkasında yatan sebepler neler? İnsanlar neden hayatlarını riske atıyor? İşte bütün bu soruların yanıtları!
Sosyal medya üzerindeki video içeriklerinin binlerce izlenme alması, içerik üreticileri üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Daha fazla beğeni, daha fazla paylaşım ve daha fazla takipçi kazanma isteği, gençlerin kendilerini tehlikeli durumlardan uzak tutmalarını zorlaştırıyor. Örneğin, yükseklik korkusu olmayan ya da fiziksel olarak tehlikeli bir durumda kalmayı göze alan insanlar, bu tür içerikleri üretmek için çatıların kenarında yürümekten tutun, hızlı araç sürmek ya da hayvanlarla tehlikeli bir şekilde etkileşim kurmaya kadar varan birçok tehlikeli eyleme başvuruyorlar.
Bu tehlikeli tutumların altında yatan en önemli nedenlerden biri, toplumsal onaylama ve dikkat çekme arzusudur. Sosyal medya ortamında mutlak bir görünürlük kazanma isteği, gençleri bu tür riskli davranışlarla baş başa bırakıyor. Çoğu zaman, bu tür videoların viral olması ve izleyiciler tarafından beğenilmesi, gençlerin benzer içerikler üretme isteğini artırıyor. Üstelik bu süreçte kimsenin hayatlarını tehdit eden sonuçları düşünmemesi de ayrı bir sorundur. Birçoğu, video çekimleri için sürdürdükleri bu yoldan geri dönmeye ya da vazgeçmeye istemediği bir şekilde zorlanıyor.
Bu tehditkâr içeriklerin arkasındaki mantığı çözmek zor olsa da, sosyal medya fenomeni olma arzusu, özgüven eksikliği ve genç yaşlardaki psikolojik gelişim faktörleri bir araya geldiğinde korkutucu bir tablo ortaya çıkıyor. İnternette hızla yayılan "yani bunu yapmazsam, diğerleri benden daha fazla dikkat çeker" psikolojisi, birçok gencin yanlışa sapmasına yol açabiliyor. Bilinçsizce yaptıkları şeyler ise bazı durumlarda geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabiliyor.
Sosyal medya içeriklerinin ne kadar tehlikeli hale gelebileceği auxerûne, iletişim kurmakta olduğumuz dünyayı daha yakından gözlemlemek gerekmekte. Gençlerin dikkatini çekmek ve izleyicilerle güçlü bir iletişim kurmak için daha aşırı durumlara yönelmeleri, bu davranışların sürmesini sağlayan en büyük etken. Her şey video ve likelarla başlıyor, fakat sonuçları ise çok daha acı olabiliyor. İzleyicilere hayalini sunarken, bu hayallerin altında yatan gerçek sorunları göz ardı eden birçok genç, zamanla amaçsız bir yarışa dönüşen bu yarışta çaresiz kalıyor.
Tüm bu yaşananların ışığında, sosyal medya fenomenlerinin ve içerik üreticilerinin hayatlarını tehlikeye atmasında etkili olan sosyal medya kültürünün gözden geçirilmesi gerekmektedir. Gençleri bilinçlendirmek ve bu risklerin farkına varmalarını sağlamak amacıyla, eğitim programları ve sosyal sorumluluk projeleri oluşturulması elzemdir. Ayrıca, platformların içerik denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi ve tehlikeli içeriklerin hızla kaldırılması da bu sorunun çözümünde önemli bir adım olacaktır. Bu konuda atılacak adımlar, gençlerin sosyal medyada daha sağlıklı bir ortamda var olmasına yardımcı olacak, aynı zamanda hayatlarını riske atmadan keyifli içerikler üretmelerine olanak tanıyacaktır.
Sonuç olarak, sosyal medya kullanıcılarının dikkat çekmek adına hayatlarını riske atarak çekmiş oldukları bu videoların zekice ve düşünceli bir yaklaşımla sorgulanması ve üzerinde durulması gereken bir konu olduğu artık aşikâr. Video uğruna hayatlarının tehlikeye atılması, sadece kendi canlarını değil, birçok kişinin psikolojik durumunu ve çevresel etkinin de etki altında kalmasına neden olmaktadır. Gencin hitap eden alanlar, toplumun bilinçli bir şekilde yönlendirilmesi ile daha sağlıklı bir hal alabilir. Ancak bu sorunun çözümü tüm paydaşların işbirliği ile mümkündür. Sosyal medya kullanıcıları, kendi hayal edilen dünya açısından risk almak yerine, daha güvenli ve sağlıklı seçimler yapmayı hedeflemelidir.