Dünyanın dört bir yanında insanların hayat hikayeleri birbirine benzer ya da zıt olabilir, ancak bazı hikayeler vardır ki, sizin duygularınızı derinden etkileyebilir. Bu hikaye, 55 yıl boyunca kaybolan bir annenin peşinde koşan bir adamın, umut ve azim dolu yaşamını gözler önüne seriyor. Ailesinin yaşadığı ayrılığın üzerinden tam 55 yıl geçmiş olmasına rağmen, hala annesini görebilmenin hayalini kuran bu adam, hem bir çaresizliği hem de yeni bir başlangıcın yaratacağı mutluluğun peşinde koşuyor. İşte yıllardır süren bu bekleyişin detayları…
Hayatını annesini aramakla geçiren Hasan Yılmaz, her gün uyandığında annesini bir gün görebilme umudunu taşımaktan vazgeçmedi. Küçük yaşta ayrıldığı annesiyle ilgili hatırladığı tüm detaylar, onun belleğinde bir hazine gibi saklı duruyor. Hasan, yaptığı açıklamada, “Her sabah uyandığımda bu soruyla uyanıyorum: Annem nerede? Onu dünya gözüyle bir kez görmek istiyorum,” diyor. Çocukluk yıllarından beri taşıdığı bu özlem, onun hayatını şekillendiren en büyük etken haline geldi.
Hasan’ın annesi, 1968 yılında, yeni doğan bir bebek ile birlikte evden ayrıldı. Bu ayrılığın arkasındaki sebep ise hala tam olarak bilinmiyor. Yıllar geçtikçe, Hasan bu durumu sorgulamaktan kendini alıkoyamadı. “Her birey dünyaya geldiği ailesinin sıcaklığını ve sevgisini yaşayabilmeli. Benim için bu eksiklik duygusal bir yara oluşturdu,” diyor. Ailesinin, annesinin kaybolmasının ardından yaşadığı zorlukları paylaşarak, bu ilişkinin fonksiyonel veya işlevsel olmadığını, tam tersine yıkıcı olduğunu vurguluyor.
Hasan, yıllar boyunca annesini bulma çabalarından vazgeçmedi. Sosyal medya üzerinden paylaştığı duyurular ve yerel haberlerdeki arama ilanları, onu zamanla bir üne kavuşturdu. Türkiye’nin dört bir yanında annesi için kenetlenen milyonlarca insan, Hasan’ın bu çabasını destekleyerek, onun yanındaydılar. “Benim için önemli olan, annemle yüz yüze gelmek ve ona her şeyin yolunda olduğunu, annelik duygusunu yaşayamadığım için ne kadar üzgün olduğumu anlatabilmekti,” diyor.
Uzun süre boyunca yaşadığı yerlerden, gittiği şehirlerden ve yerel halktan aldığı bilgilerle, annesinin izini sürmeye devam etti. Hasretle dolu bir umudu tartışmasız iki duygunun iç içe geçmiş hali olarak tanımlayan Hasan, “İnşallah bir gün onu bulabilirim. Bazen insan, en zor günlerinde bile umudu elinde tutmalıdır,” diyerek duygularını ifade etti. Çocukluk arkadaşıyla birlikte yaptıkları araştırmalar sonucunda, annesinin izlerini bulma umudunu hiç kaybetmedi. Çalışmalarını hızlandırarak yerel gazete ve televizyonlarla irtibata geçerek, annesinin hikayesini duyurmanın peşine düştü.
Birçok zorlukla karşılaşan Hasan, topladığı bilgileri harita üzerine işaretlerken, kalp kırıklıklarının getirdiği acıyı da içinde barındırıyor. “Hayalimdeki görüntüyü oluşturmak adına sadece fotoğraf ve resimlerden faydalandım, ama gerçek olanla karşılaşmak istediğimde bile gurur duymak istiyorum,” diyor.
Hasan’ın çabası, hem kendisi için hem de toplum için anlam taşıyor. Annelerini ve ailelerini kaybetmiş birçok insan, bu hikayeden ilham alarak kendi geçmişlerine dönerken, toplumda bunun gibi daha birçok hikayenin var olduğunun farkına varıyor. “Belki de bu hikaye başkalarının da yüreklerini düzeltebilir, kaybettiğimiz değerleri yeniden bulma arzusuna bir ışık tutabilir,” şeklinde düşündüğünü açıklayan Hasan, umut ışığını bir gün bulacağına inanıyor.
Tüm bu süreç zarfında Hasan, yalnızca annesini değil, aynı zamanda kaybolan birçok damla mutluluğu, sevinci ve umudu arıyor. Yaşadığı her anı özlemle dolu kalp ritmiyle hissederek, geleceğine dair kararlılıkla adımlarını atmaya devam ediyor. Umarız ki, Hasan’ın bu yolculuğu, yürüdüğü bu zorlu yolda aradığı umudun hedefine ulaşmasına yardımcı olur. Annesine kavuşmuş biri olarak, sevgi dolu bir hikaye yazabilmeyi kim istemez ki! Belki de annesi, yıllar sonra, bir gün onu bulacak ve ikisi arasındaki bu sevgi dolu sıcaklık, tekrar alevlenecektir. Umutların hiç sönmemesi dileğiyle…